Suriye'de Kasım ayının sonlarında başlayan yeni süreç, Türkiye'nin içindeki "Umut Kapısı" ile ne kadar ilişkili olabilir? Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Ancak, önemli birkaç noktayı hatırlamakta fayda var.

Erdoğan ve Bahçeli, iç barış inisiyatifi alırken, Suriye konusunda indirgeyecek gibi değiller mi? Öncelikle 1 Ekim 2024 tarihinde Meclis'in açılışında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "iç cephe" vurgulu konuşmasını hatırlayalım. Ardından, İsrail'in Lübnan'dan sonra Türkiye'yi tehdit edeceğine dair yapılan açıklamaları göz önünde bulunduralım. Suriye sahasında Türkiye'nin İsrail ile en azından vekâlet savaşı sürecine gireceğine dair emareler, o günlerde yeterince belirgindi.

Meclis açılışında Erdoğan’ın konuşmasının ardından MHP lideri Bahçeli, DEM'e Türkiye partisi olun çağrısında bulundu. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın terör örgütünü “tasfiye” etmesi gerektiğini belirtti. Bahçeli'nin duruşunun ayrıntıları üzerinde durulmadı ama burada, özellikle Selahattin Demirtaş'a verilen mesajlar dikkat çekiyor.

Suriye'de aniden yepyeni bir dönem başlamış durumda. Amerika'nın bölge üzerindeki uzun vadeli stratejik hedefleri açısından bir değişiklik beklemiyoruz. Türkiye, ABD'nin hedeflerine ulaşmasını engellemek amacıyla büyük mücadele vermekte. Ama açıkça görülen o ki, Suriye'deki süreç, Rusya ve İran'ın da dâhil olduğu karmaşık dinamiklerden etkileniyor.

Süreç içinde Türkiye'nin Suriye muhalefetini yönlendirdiğini, Suriye Milli Ordusu'nun YPG/PKK'nın işgali altındaki bölgelere yöneldiğini gördük. Tel Rıfat ve Münbiç’te Türkiye’nin etkinliği giderek artarken, bu süreçte arka planda Rusya ve İran'ın ikna edilmesi kritik bir öneme sahip. Amerikan tutumunun YPG/PKK'yı ön plana çıkarması, sonrasında Şam’daki yeni sürece dair tutumlarının ise belirsizliği sürmektedir.

Türkiye, şu an için Suriye'de fiili bir müdahale sürecini yürütüyor; bu süreç, iç barışın sağlanması açısından da büyük önem taşıyor. YPG/PKK’nın oluşturduğu tehditleri yok etme hedefi, Suriye'nin yeni lideri Ahmet Şıra’nın, YPG/PKK’ya "silah bırak" çağrısını içermekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ya kendilerini tasfiye ederler ya da tasfiye edilirler" diyerek bu durumun ciddiyetini vurguladı.

Bölgede, Türkiye’nin pozisyonu giderek güçlenmekte. Türkiye’nin desteklediği yeni Suriye, diğer güçlerle birlikte hareket etme konusunda kararlı. Ancak, bu süreçte büyük provokasyonlara karşı dikkatli olunması gerekmekte. Savaş ortamındaki gelişmeler yakından izlenirken, Suriye'nin yeniden inşası için çabalar sürdürülüyor.

Sonuç olarak, Türkiye'nin iç barışını sağlamak amacıyla terör örgütü ile Kürt vatandaşlar arasındaki bağı koparma çalışmaları devam edecek. Her şey gözümüzün önünde gelişiyor ve bu karmaşık dinamikler, Suriye'nin geleceğinde belirleyici rol oynayacak.