Müstemleke Valisi mi? Yoksa Büyükelçi mi?
2024-12-22
Yazar: Mustafa
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'ye giderek Emevi Camii'nde uzun zamandır hayalini kurduğu namazı kılacak. Bu ziyaret, her ne kadar dini bir anlam taşısa da, ardında siyasi tonlamalar ve anlamlar barındırmakta.
Erdoğan’ın Suriye ziyareti esnasında, geçmişten gelen tarihi figürlerle ilgili duygu ve düşüncelerini de paylaşması bekleniyor. Elbette ki, bu durum halk üzerinde farklı yankılar bulacak. Özellikle Suriye ile olan ilişkilerimizde ciddi bir hassasiyetin var olduğu unutulmamalı.
Syria'da yeni atanan geçici maslahatgüzar Burhan Köroğlu, geçtiğimiz yıl Moritanya'nın başkenti Nuakşot'a büyükelçi olarak atanmıştı. Ancak Moritanya gibi okyanus ötesi bir ülke için bu atama yeterince deneyim sunabilirken, Suriye gibi karmaşık bir coğrafyada aynı rahatlıkla düşünülemez. Meslekten diplomat olmaması ve sadece akademik geçmişiyle Elçilik görevine gelmesi, birçok sorunun başını açıyor.
Burhan Bey, Erdoğa'nın Şam ziyareti ile ilgili yaptığı açıklamada, "Suriye ile Osmanlı döneminde olduğu gibi bir ilişki kurabileceğimizi düşünüyorum" dedi. Ancak burada, Türkiye'nin geçmişten gelen Osmanlı hayalleri ile Suriye'ye yaklaşmanın tehlikelerine dikkat çekmek gerek. Osmanlı'nın Arap coğrafyasında bıraktığı miras, günümüzde yaygın milliyetçi duygularla birleştiğinde bambaşka sonuçlar doğurabilir.
Birçok analist, Erdoğan’ın Suriye konusundaki stratejilerinin, yalnızca dini ya da kültürel referanslarla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda siyasi amaçlar güttüğünü belirtmekte. Zira, Suriye'nin içindeki durumu daha iyi analiz etmemiz, bu ilişkileri kurarken daha doğru adımlar atmamızı sağlayabilir.
Son zamanlarda sosyal medyada yaşanan olaylar da dikkat çekici. Özellikle gazetecilere yapılan gözaltılar ve tutuklamalar, iktidarın baskıcı politikalarını gözler önüne seriyor. Bu tür gelişmeler, toplumda yarattığı huzursuzluk ile birlikte, iktidarın gücünü sorgulayan bir ortam yaratıyor. Örneğin, Nevşin Mengü'nün gözaltına alınması bazı kesimlerde sevinçle karşılanırken, bu durum toplumda daha geniş bir tartışmaya sebep oldu.
Sonuç itibarıyla, Suriye’ye yönelik politikalarımız ve Burhan Köroğlu gibi isimlerin diplomasideki rolleri, Türkiye'nin dış politikası üzerinde önemli etkiler yaratacak. Unutulmamalıdır ki, Suriye'deki dengeler çok hassas ve bu alanda yapılacak yanlış bir hamle, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Umarım, Suriye’deki durum daha iyi bir yöne evrilir ve halk burada daha mutlu bir yaşam sürdürebilir.