Dünya

Kötü Olimpiyatları: Toplumun Tehlikeleri ve Çocuklarımızı Kaybetme Riski

2024-09-27

Son 30 gün, adeta ülkemizin ev sahipliği yaptığı bir Kötü Olimpiyatı gibiydi. Şiddet ve insanlık haliyle ilgili birçok korkunç olaya tanıklık ettik.

8 yaşındaki bir kız çocuğunun bir çete tarafından insafsızca katledilmesi, yaşanan acımasızlıkların sadece bir örneği. Ayrıca, daha 2 yaşındaki bir bebeğe yönelik tecavüz vakası, bu süreçte insanların içinde bulunduğu çaresizliği gözler önüne seriyor. Çocuklar artık sokaklarda bile güvende değil.

Son dönemde meydana gelen olaylar, toplumumuzun ruh halini olumsuz etkilemekte. 9 yaşındaki bir çocuğun silahlı saldırıya uğraması gibi, günümüzün tehlikeleri bile küçük yaşlardaki bireyleri bile etkiliyor. Kendime ‘‘Neden bu kadar kötü olduk?'' diye sorarken; terör, salgın, deprem, savaş korkusu, ekonomik zorluklar ve siyasi çekişmelerin bir araya gelmesiyle insanların psikolojisinde derin yaralar açıldığını düşünüyorum.

Her gün izlenen ve şiddeti normalleştiren diziler ve filmler, bireylerin içindeki şiddet eğilimini daha da artırıyor. Sosyal medya, bu kötülüğü yaymak adına bir araç haline gelmiş durumda. Mesela, cinsellik ve yoksulluk kavramları üzerinden yapılan spekülasyonlar, toplumun genel ahlakını tehdit ediyor. Eğer bu duruma dur denmezse, sadece bir kuşak değil, bir toplum kaybetmiş olacağız.

Uzman Klinik Psikolog Sinem Karaduman'ın da belirttiği gibi, dijital dünya, çocuklar ile ebeveynler arasındaki iletişimi büyük ölçüde zayıflatıyor. Ebeveynlerin bu duruma kayıtsız kalması, gelecek nesillerin kimlik krizleriyle karşı karşıya kalmasına yol açabilir. Çocuklarımızın empati yoksunu, dijital dünyada sıkışmış bireyler haline gelmesi, bizim için büyük bir kayıp olacak.

Sonuç olarak, toplum olarak çocuklarımızı kaybediyoruz! Bu bir uyarıdır!

Dede telefonu gibi geleneksel iletişimin değerini unutmamalıyız. Ebeveynler, çocuklarının elinden ‘‘akıllı telefonları'' alıp, yerine daha basit iletişim araçları vermelidir. Böylece, eğitimlerini etkileyecek dikkat dağınıklığından uzak durabilirler.

Son olarak, yaşanan suç olaylarının artışıyla birlikte huzurlu bir yaşam sürme arzumuz giderek uzaklaşıyor. Kadın polisimizin katledilmesi gibi acı olaylar, toplumsal olarak bizi daha fazla sorgulamaya yöneltiyor. Sadece güvenlik değil, ahlaki değerlerin de yeniden gözden geçirilmesi elzem hale geldi.

Bu Kötü Olimpiyatı'nı sonlandırmak için, hepimize düşen görevler var. Toplum olarak kendimize gelmeliyiz!