Bilim

Kilo Sadece Bir Numara Değil: Obezite Ruhları Da Ödüllendiriyor!

2025-07-02

Yazar: Zeynep

Obezite Sorunu Sadece Fiziksel Değil

Dünya genelinde obezite alarm veriyor! Her geçen yıl daha fazla insanı etkileyen bu sağlık problemi, yalnızca bedensel değil, ruhsal boyutlarıyla da karşımıza çıkıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve OECD'nin projeksiyonları, 2035 yılına kadar dünya nüfusunun dörtte birinin obez olacağını öngörüyor. Türkiye de bu tabloya kayıtsız değil.

Türkiye Sağlık Bakanlığı, obeziteyle mücadele amacıyla ‘İdeal Kilonu Öğren, Sağlıklı Yaşa’ kampanyası başlatarak milyonlarca insana ulaştı. Ancak uzmanlar, obezitenin sadece fazla kilolarla sınırlı olmadığını, toplumsal alışkanlıklardan, duygusal yeme davranışlarına kadar uzanan bir sorun olduğunu vurguluyor.

Sosyal Alışkanlıklar Obeziteyi Tetikliyor

Sadece kilo değil, sosyal alışkanlıklarımız da obeziteyi artıran unsurlar arasında. Diyetisyen Sümeyye Peker Çakır, Türkiye'de obezitenin yaygınlaşmasının ardında geleneksel alışkanlıkların yattığını belirtiyor. Günlük çay sohbetlerinde atıştırmalık tüketimi ve yemek sonrası tatlı ruhunun yerleşmesi, neredeyse her evin doğal bir alışkanlığı haline geldi.

Ayrıca, hazır gıdalara yönelik artan eğilim ve yüksek kalorili ürünlerin genellikle daha uygun fiyatlı olması, bu sağlık sorununu tetikleyen faktörler arasında. Hareketsiz yaşam tarzı da bu durumu daha da zorlaştırıyor. Özellikle büyük şehirlerdeki ulaşım araçlarına olan bağımlılık, egzersiz yapma fırsatını kısıtlıyor.

Ruhsal Yükler Obeziteyi Tetikliyor

Psikolog Kerem Gümüş'e göre, insanların bedenleriyle ilgili kaygıları, sosyal baskılarla birleşince, birey kendisini bedenine yabancı hissedebiliyor. Bu durum ise genellikle sağlıklı davranışlarla değil, duygusal sorunlarla sonuçlanıyor.

Çocuklukta yaşanan travmalar ve sosyal ilişkilerdeki sıkıntılar, obeziteyi tetikleyen faktörler arasında yer alıyor. Duygusal istismar veya değersizlik hissi gibi travmalar, bireyin kendini yatıştırma biçimini doğrudan etkileyebilir. Yemek, birçok kişi için duygu bastırma aracı olarak dönüşebilir.

Fiziksel Açlık ve Psikolojik Açlık Arasındaki Fark

Obezite tanısı almış bireylerde gerçek açlık ile duygusal açlık arasındaki ayrımı yapmak oldukça önemlidir. Gerçek açlık, midedeki fiziksel bir boşlukla belirirken, psikolojik açlık; stres, yalnızlık veya değersizlik gibi duyguların tetiklediği bir yeme isteğidir.

Bu noktada, 'Gerçekten aç mıyım, yoksa bir duyguyu bastırmak mı istiyorum?' sorusunu sormak, sağlıklı yeme davranışını geliştirmek için kritik bir adımdır.

Obezite Tedavisinde İlk Adım: Beslenme Tedavisi

Diyetisyen Sümeyye Peker Çakır, obezite tedavisinde en temel yöntemin beslenme tedavisi olduğunu vurguluyor. Beslenme doğru şekilde düzenlenmediği sürece, diğer tedavi yöntemlerinin etkisi olmayacağını kaydediyor. Sağlıklı bir yaşam için hedefin sadece ideal kiloya ulaşmak değil, dengeli beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmek olduğunu belirtiyor.

İşlenmiş gıdalardan, şekerli yiyecek ve içeceklerden uzak durmak, kalorisi yüksek ürünlerin tüketimini azaltmak, bu bağlamda önemli adımlardır.

Beden Utancı Sosyal Hayatı Sınırlıyor

Psikolog Kerem Gümüş, obezite şikayeti olan kişilerin sosyal ortamlardan kaçınma eğiliminde olduğunu belirtiyor. Dışlanma veya yargılanma korkusu, bireylerin sosyal etkinliklerden uzak durmasına neden oluyor."Bu durum, zamanla öz güven eksikliğine yol açabilir,” diyor Gümüş.

Unutulmamalıdır ki, bir bedenin ağırlığı, bir insanın değeriyle ölçülemez!