Hrant Dink'in katili olarak bilinen Ogün Samast'ın yargılandığı davada, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kritik bir karar verdi. Mahkeme, Dink cinayetiyle ilgili olarak yargılanan sanıkların dosyalarının zaman aşımına uğradığına karar verdi. Bu duruşmada Ogün Samast, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken, sanıkların avukatları ve Dink ailesinin avukatları duruşmada hazır bulundu.

Sanıklar, bir önceki duruşmada çıkarılan mütalaaya karşı beraat talebinde bulunarak, üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmediklerini ifade etti. Ancak mahkemeden gelen karar, adalet arayışındaki birçok insanı hayal kırıklığına uğrattı.

Başka bir dikkat çekici detay ise, eski emniyet müdürlerinin ve diğer sanıkların çeşitli suçlamalarla karşı karşıya kalması oldu. Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek gibi isimler, "anayasa ihlali" suçlamasıyla müebbet hapis cezası talebiyle yargılanıyor.

Dink cinayeti, 19 Ocak 2007'de İstanbul'da yaşanan olayla tüm Türkiye'yi derinden sarstı. Dink, etnik kimliği ve gazeteciliği dolayısıyla tehditler alıyordu. O dönemde Dink'e yönelik koruma tedbirlerinin yetersizliği ve güvenlik güçlerinin ihmali de sıkça gündeme geldi.

Yeni gelişmeler ışığında, Ogün Samast hakkında FETÖ'ye üye olmamakla birlikte "örgüt adına suç işlemek" gibi bir suçtan yeni bir dava açıldığı duyuruldu. İddianamede Samast'ın, 18 yaşından küçük olduğu için cezada hafifletici faktörler uygulanırken, FETÖ ile bağlantılı olduğuna dair delillerin yeterli olmadığı kaydedildi. Öte yandan, terörle mücadele yasası kapsamında ceza uygulanması bekleniyor.

Dink cinayeti davasının geçmişi, birçok sorunun ve adaletsizliğin peşini bırakmazken, yeni iddianameler ve zaman aşımı kararları, kamuoyunda yeni tartışmalara yol açtı. Hrant Dink'in ailesi ve destekçileri, yıllardır süren bu davanın adalet arayışında kararlılıkla mücadele ediyor. Ancak mahkemeden gelen bu son haber, bu mücadeleye gölge düşürmüş durumda.

Sosyal medyada bu durumla ilgili tepkiler çığ gibi büyüyerek, "Hrant Dink'in ölümü üzerinden geçen yıllar adalet istemek için yeterli mi?" gibi soruları yeniden gündeme getirdi. Türkiye'de adalet sistemine yönelik güven sorunu da bu olayla bir kez daha tartışılacak gibi görünüyor.