Halep: Güzelliği ile Sizi Kendine Çekiyor, Ama Unutmayın Ki!
2024-12-29
Yazar: Yusuf
14 Mayıs 1816. Salı.
Ruhumdaki ağırlığı atabilmek için karanlık odamdan çıktım.
Kederin en iyi ilacının yeni yerlerin ve nesnelerin getirdiği çekicilik olduğunu düşündüğümden, sabah namazı vaktinde büyük camiye gittim.
Bugüne kadar gördüğüm en güzel camiydi.
Mermerden mozaik olarak yapılmış ferah avlusu ve iç mekandaki zengin halı kaplı uzun yolları çok etkileyiciydi. Sabahın geri kalan kısmını şehrin en büyük üç, dört kahvehanesinde geçirdim. Nargile ve kahve ikram edildi.
Bu satırlar, denizci, seyyah ve dönemin gazetecilerinden James Silk Buckingham’ın Halep anılarından.
Buckingham’ın o günlerde yaşadığı sıkıntının sebebi, Halep İngiliz Konsolosu Mr. Barker’ın ve adamlarının kendisine soğuk davranması. Bu, elbette Halep’in uluslararası ilişkilerinin ne denli karmaşık olduğunun bir örneği.
Geçen pazar olduğu gibi bugün de eski Halep'e göz atmak istiyorum...
Halep, Osmanlı’nın kozmopolit düğüm noktalarından biri olarak dikkat çekiyor. Philip Mansel’in "Halep: Suriye'nin Muhteşem Tüccar Şehrinin Yükselişi ve Düşüşü" adlı kitabını meraklısına öneririm.
Mansel, 1951 doğumlu olup günümüzün en değerli Ortadoğu şehir tarihçilerindendir. İstanbul, Beyrut ve Paris’te yaşamış, Halep’i sık sık ziyaret etmiştir. Bu şehir, geçmişte pek çok değişime şahitlik etmiş bir merkezdir.
Ancak, bu noktayı yanlış anlamamalıyız...
Emperyalizmin yükseliş çağının etkileri bir yana, Halep’in tarihin her döneminde tüccarların gözdesi olması bambaşka bir konudur. Shakespeare’in Macbeth’inde (1603-1606) bile Halep’in adı geçer. Bu da, İngiliz tüccarlarının bu şehre olan ilgisini doğruluyor.
İpek, sabun (Ah, Hatay'dan Halep'e bir çizgi çekin, ne güzel sabunlar yapılırmış o çizgi boyunca ve nasıl da mis kokarlarmış!) her türden kumaş ve elbette baharat... Halep, tüccarlar için (Avrupa'da bulamadıkları) "dost meclisi sohbetleri" ve "leziz yemekler" anlamına geliyordu.
Osmanlı kıyafetlerinde, özellikle de sarıklar ve kemer bağlarının Halep işi olmasına özen gösterilirmiş.
Ancak şu da bir gerçek ki, Halep son yıllarda büyük bir yıkım yaşadı; iç savaş, bu ülkenin tarihini zedeleyerek koca bir kültürel mirası yok etti.
Bitirirken, Mansel’in kitabında pek ünlü bir fikri hatırlatmak istiyorum. İki Halepli kadın sohbet ederken biri diğerine yaz tatilinin nasıl geçtiğini sorar.
Cevap şöyle gelir: "Paris elbette güzel ama bir Halep değil!" Halep’in yeri, tarihi güzellikleri ve kültürel zenginliği ile her zaman farklıdır. Ama şimdi Halep’in yaşadığı zorlukları da unutmamalıyız. Bugün, güzelliğini kaybetmiş olan bu şehre bakarken, umarım yeniden inşa süreci başlar ve Halep eski ihtişamına kavuşur.