
Çok Taraflı Barış Anlaşmasının Zorlukları
2025-08-20
Yazar: Yusuf
Trump'ın, Zelenski ve Avrupa liderleriyle gerçekleştirdiği zirvenin ardından Putin ile yaptığı telefon görüşmesi, barışa ulaşmanın beklenenden daha zor olacağını ortaya koyuyor. Trump, "Putin'in anlaşmaya yanaşmayabileceğini" belirtirken, Zelenski’ye de müzakerelerde "esnek olmasını" tavsiye etti. Bu açıklamalar, tarafların mevcut tutumlarına dair yeterli ipuçları sağlıyor.
Rusya'nın barış müzakerelerinde sunduğu şartlar uzun süredir biliniyor. Ancak Trump'ın Putin ile yaptığı görüşmenin "yapıcı ve samimi" geçmesi, Putin'in bu şartlarda ne kadar esneklik gösterebileceği konusunda net bir fikir vermiyor. Rusya'nın şartları açık olsa da, Ukrayna'nın müzakerelerdeki durumu her geçen gün daha karmaşık hale geliyor.
Trump’ın bir arabulucu rolü üstlendiği müzakerelerde, Avrupa’nın içindeki farklı beklentiler, ortak bir zemin oluşturulmasını güçleştiriyor. Barış müzakerelerinden önce ateşkes sağlama konusunda bile hala bir fikir birliği oluşmamış olması, bu sıkıntının somut bir göstergesi.
Avrupalı liderler, Ukrayna'nın "tampon bölge" rolünü üstlendiği yeni bir güvenlik mimarisi oluşturmaya çalışıyor. Trump, bu yeni mimarinin tanımını net bir şekilde ortaya koyuyor. Ukrayna, tanım gereği "güvenlik garantileri" alırken, Avrupa ise aynı durumu "tampon bölgenin güvenliği" şeklinde değerlendiriyor.
Avrupa'nın önerdiği "barış gücü", tam da bu "tampon bölge" formatına uygun bir yaklaşım sergiliyor. Ancak Trump, Avrupa ülkelerinin ve Ukrayna'nın "küçük ayrıntılara" takılmasını "zaman kaybı" olarak görüyor. Washington, Avrupa'nın finanse edeceği Ukrayna güvenliğinin, ABD’den alınacak silahlarla destekleneceğini netleştirdi.
Bu düzenlemeyi Trump açısından hem barışı sağlamaya yönelik bir adım hem de ABD'ye ekonomik kazanç sağlayan bir formül olarak görmek mümkün. Güvenlik garantileri ve finansman konularında Avrupa'nın önce kendi içinde ortaklaşması gerekiyor. Bu, Avrupa için yeni bir güvenlik mimarisinin inşası anlamına geliyor.
Avrupa Birliği'nin ortak savunma ve güvenlik politikasında yıllardır bir ilerleme kaydedemediği düşünülürse, bu yeni güvenlik mimarisine kısa sürede nasıl ulaşılacağı belirsizliğini koruyor. Putin'in müzakerelere yaklaşımı yalnızca Ukrayna ile sınırlı değil. Savaşın patlak vermesine neden olan çeşitli dinamikleri daha önce detaylı bir şekilde açıklamıştı.
Putin, Soğuk Savaş sonrası Batı’nın Rusya'yı hedef alan "çevreleme politikası"nın ve Doğu Avrupa'nın Batı'ya entegrasyonunun, Ukrayna-Rusya savaşının kök sebeplerinden biri olduğunu düşünüyor. Ayrıca yeni güvenlik dengesinin kurulmasını hayati önemde gördüğü için, Sovyet dönemi küresel güç mimarisindeki Rusya'nın konumunu yeniden kazanma çabasında.
Artık kesin olan bir gerçek var ki; müzakereler, Ukrayna-Rusya savaşını derin etkiler altında sürdürmekte. Dolayısıyla tam bir barışa ulaşmak ve bunu sürdürülebilir kılmak, beklenenden çok daha uzun sürecek ve barışı korumak oldukça zor olacaktır. Sıcak savaşı durduran bir anlaşma sağlansa bile, bu yeniden paylaşım anlaşmasının kısa vadede farklı gelişmelere yol açması kaçınılmaz.