Bilim

Bilim Dünyası Şokta: Hastalığı Koklayarak Tespit Eden Kadın! Farklı Ülkelerden Binlerce Tişört Gönderiliyor…

2025-04-01

Yazar: Ali

Parkinson Hastalığının Erken Teşhisi ve Joy Milne

Parkinson hastalığı, dünya genelinde hızla yayılmakta olan en yaygın nörolojik hastalıklardan biri olarak dikkat çekiyor ve erken teşhisi konusunda büyük zorluklar meydana getiriyor. Bu hastalık, çoğu zaman nöronların büyük bir kısmı kaybolduktan sonra teşhis edilebiliyor. Ancak, bazı sıra dışı gözlemler ve yenilikçi yaklaşımlar, bu durumu değiştirme potansiyeli taşıyor. İşte bu noktada Joy Milne’in keşfi devreye giriyor.

Joy Milne'in Keskin Koku Alma Yeteneği

İskoçya'nın Dundee şehrinde yaşayan Joy Milne, küçük yaşlardan itibaren keskin koku alma yeteneğine sahip olduğunu fark etti. Ailesiyle yaptığı seyahatlerde, çevresindeki dünyayı anlamak için koku izleri onun için temel bir yoldu.

Tıbbi Koku Kütüphanesi Oluşturma

Yıllar ilerledikçe, Milne, tıbbi bir koku kütüphanesi oluşturarak hastaların kokularındaki değişimleri takip etmeye başladı. Örneğin, birinin diyabetinin kötüleştiğini veya ameliyat sonrası zorlandığını koku ile anlayabiliyordu. En büyük farkı ise tüberküloz kokusunu tanımlamak ve Parkinson hastalarının vücut kokusundaki değişiklikleri fark etmekti.

Eşinin Hastalığının Teşhisi

2015 yılında eşi Les’in Parkinson hastalığından hayatını kaybetmesinin ardından, Milne'nin bu hastalığı tespit konusundaki yeteneği tıbbi araştırmalarda önemli bir dönüm noktası oldu. Milne, 17 yıl sonra eşinin hastalığını teşhis etmeden önce Parkinson'un kokusunu tespit etti. Les’in Parkinson hastalığını tanımlarken kullandığı ‘misk’ terimi, hastalığın kendine özgü bir spektrumu olduğunu gösteriyor.

Biyolog Dr. Tilo Kunath ile Tanışma

Joy Milne’in hayatı, Edinburgh’da katıldığı bir konferansta ünlü biyolog Dr. Tilo Kunath’a Parkinson hastalığının neden kokuyla tespit edilmediğini sorduğunda değişti. Bu soru, biyologu şaşkına çevirdi ancak Milne’nin kocasının hastalığını 10 yıl önce fark ettiği kokusal değişiklikler, onun olağanüstü yeteneğinin bir göstergesi oldu. Milne, Parkinson hastalığını tespit edebilen ilk kişi olarak tıp camiasının dikkatini çekmeye başladı.

Parkinson Hastalığının Erken Teşhisi için Araştırmalar

Bu yeteneği sayesinde, Milne, Parkinson hastalığının erken teşhisini sağlayacak çalışmalara öncülük etmeye başladı. 75 yaşındaki Milne, Perth’teki küçük kulübesinde binlerce Parkinson hastasından gelen tişörtleri koklayarak hastalığın izlerini sürmeye devam ediyor.

Tişörtlerin Katkısı

Bu tişörtler, Parkinson hastalığının kokusunu algılayabilmesi için ona gönderilen, farklı ülkelerden gelen ve giyilmiş tişörtlerden oluşuyor. Milne, bu kişilerin hastalıklarının ne durumda olduğunu anlamak ve doğru bir teşhis koymak için koku duyusunu kullanıyor.

Etik Kaygılar ve Araştırma Çalışmaları

Son zamanlarda, etik kaygılar nedeniyle gönderilen tişörtleri kabul etmeme kararı aldı. Ancak Milne’nin koku duyusunun önemi her geçen gün artıyor. Kendi yeteneğini fark etmesinin ardından, tıp dünyasında çığır açan bir sürecin başlangıcını işaret etti.

Manchester Üniversitesi ile İş Birliği

Milne’nin Manchester Üniversitesi’nden kimyager Profesör Perdita Barran ile gerçekleştirdiği çalışmalar ise daha önce hayal bile edilemeyecek kadar kapsamlı. 2013 yılında, Barran’ın Manchester Üniversitesi’ndeki laboratuvarında, Milne’nin Parkinson hastalığını koklayarak teşhis edebileceği iddiasını test etmek için bir pilot çalışmaya girdiler.

Pilot Çalışma ve Sonuçları

Bu pilot çalışmada, Milne’nin Parkinson hastalarına ait, bir gece boyunca giyilmiş tişörtleri koklayarak bu hastaların kokularındaki değişiklikleri doğru bir şekilde tespit etmesi bekleniyordu. Testi başarıyla geçtikten sonra, Milne’nin bu konudaki yeteneği doğrulandığı için bilimsel çevrelerde büyük yankılar uyandırdı.

Parkinson Hastalığı ve Erken Teşhis Gereksinimi

Parkinson hastalığına dair dünya genelinde en hızlı büyüyen nörolojik rahatsızlıklardan biri olduğunu ve Alzheimer’dan sonra en yaygın nörodejeneratif hastalık olarak bilindiğini unutmamak gerekiyor. Parkinson, beynin substantia nigra bölgesinde dopamin üreten nöronların kaybı nedeniyle gelişiyor. Ancak hastalığın teşhisi genellikle nöronların yüzde 60-80'i kaybedilene kadar gerçekleştirilemiyor; bu da erken teşhisi zorlaştırıyor.

Milne’nin Çalışmalarının Önemi

Milne’nin bu konudaki devrim niteliğindeki çalışmaları, erken teşhisin önünü açarak hastalığın seyrini değiştirme potansiyeline sahip. Milne ve Barran’ın gerçekleştirdiği araştırmaların en önemli katkılarından biri, Parkinson hastalığının belirtilerini erken aşamalarda tespit etmeye yönelik biyolojik belirteçlerin keşfi oldu.

Michael J. Fox Vakfı Desteği

Michael J. Fox Vakfı, Parkinson hastalığını erken dönemde tespit edecek biyolojik belirteçler bulmak için milyonlarca dolarlık yatırımlar yaparken, Milne ve Barran’ın iş birliği bu belirteçlerin ortaya çıkmasını hızlandırdı.

Cilt Sürüntüsü Testi Üzerine Çalışmalar

Barran, bu belirteçlerin bir kısmını analiz ederek Parkinson’un erken teşhisinde kullanılabilecek basit, invaziv olmayan bir cilt sürüntüsü testine çok yaklaşıldığını belirtiyor. Bu testin klinik denemelere tabi tutulması, bu yıl ilerleyen zamanlarda Manchester’daki Wythenshawe Hastanesi’nde yapılması bekleniyor.

Erken Teşhisin Önemi

Birçok Parkinson hastası ve yakınları, hastalıklarının erken evrelerinde tespit edilmesi durumunda hayatlarının çok daha kolay olacağını ifade ediyor. Ayrıca, erken evre Parkinson için belirteçlerin tanımlanması, tedavi seçeneklerini hızlandıracak ve hedefleyecektir. Barran, şu an için erken teşhis alanındaki eksikliği göz önünde bulundurarak, bu bulguların tıpta önemli bir yere sahip olacağını vurguluyor.

İleri Araştırmalar ve Köpeklerin Rolü

Milne ve Barran, yalnızca Parkinson ile sınırlı kalmayarak, köpeklerin kanser ve Parkinson hastalıklarını kokusundan tespit edebilecek şekilde eğitildiği Medical Detection Dogs’taki Dr. Claire Guest ile de bir çalışma yürütüyorlar. Bu çalışma, köpeklerin bu hastalıkların kokusunu nasıl algıladığını anlamaya yönelik.

Sebumun Potansiyeli

Parkinson dışında, Milne’nin burnu sayesinde elde edilen araştırma sonuçları, ‘sebum’ adı verilen vücut sıvısının hastalıkların potansiyel tespiti için önemli bir araç olabileceğini gösteriyor. Sebum, genellikle göz ardı edilen bir sıvı olmasına rağmen, Parkinson gibi hastalıkların belirtilerini taşıyan uçucu bileşenlere sahiptir.

2050’ye Dair Korkutucu Tahminler

2050 yılına kadar Parkinson hastalığına yakalanması beklenen kişi sayısı korkutuyor! Tıp alanında dünyanın en prestijli dergilerinden biri olan British Medical Journal’da (BMJ) yayımlanan bir araştırmaya göre, 2050 yılına kadar dünya genelinde Parkinson hastalığına yakalanan kişi sayısının 2021 yılına kıyasla yüzde 112 artarak 25,2 milyona ulaşması bekleniyor.

Araştırma Metodolojisi ve Sektörel Analizler

Araştırma, 195 ülke ve bölgeden veri toplayarak 2021 Küresel Hastalık Yükü Çalışması’ndan faydalandı. Parkinson hastalığındaki artışın ana nedenleri olarak yaşlanma ve nüfus artışı öne çıkıyor. Ancak artış oranları bölgesel ve ulusal düzeyde farklılık gösterebilir.

Gelecek Araştırmalara İhtiyaç

Çalışmaya göre, 2050 yılında Doğu Asya’nın en fazla Parkinson hastası olan bölge olması bekleniyor (yaklaşık 10,9 milyon), ardından Güney Asya’nın (6,8 milyon) geleceği tahmin ediliyor. Afrika, 2021’den itibaren en büyük artışı (yüzde 292) yaşarken, Orta ve Doğu Avrupa ise en küçük artışı (yüzde 28) görecektir.

Araştırma Yazarlarının Vurguları

Araştırmanın yazarları, Parkinson teşhislerindeki artışın erkeklerde, Doğu Asya’da ve orta derecede gelişmiş ülkelerde daha belirgin olduğunu ve daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, gelecekte hastalığın seyrini değiştirecek yeni ilaçlar ve gen mühendisliği tedavilerinin geliştirilmesine acil ihtiyaç olduğu ifade edildi.