Teknoloji

Atlantik'in Derinliklerinde Tehlike: Nükleer Atık Varilleri Ortaya Çıkıyor

2025-08-28

Yazar: Ahmet

Atlantik Okyanusu'ndaki Radyoaktif Tehlike

Yaklaşık 50 yıldır, Atlantik Okyanusu'nun derinliklerinde 200 binden fazla radyoaktif atık varili gizli bir tehlike olarak bekliyor. Avrupa ülkeleri, 1946 ile 1990 yılları arasında nükleer atıkları variller içinde asfalta ve betona gömerek bu dev okyanusa bıraktı.

Bilim İnsanları Derinlerde Keşif Yapıyor

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nin liderliğindeki bir ekip, Haziran ayında Brest'ten yola çıkarak dört haftalık bir keşif seferine çıktı. 'L’Atalante' araştırma gemisinden indirilen 4,5 metrelik otonom sualtı robotu UlyX, deniz tabanını tarayarak 3,355 varili tespit etti.

Ekip, bu varillerden yaklaşık 50'sinin fotoğraflarını çekti. Bazıları sağlam görünürken, bazıları paslanmış, deforme olmuş ya da deniz canlılarıyla kaplanmış olarak bulundu.

Riskler ve Potansiyel Tehlikeler

Yapılan ilk ölçümler radyasyon seviyelerinin doğal arka plan seviyelerine yakın olduğunu gösterse de, laboratuvar analizleri tamamlanana kadar gerçek riskin boyutunu bilemiyoruz. Avrupa ülkeleri, 1967'den itibaren Nükleer Enerji Ajansı (NEA) denetiminde yaklaşık 15 yıl boyunca Kuzeydoğu Atlantik'e radyoaktif atık bıraktı.

Atıkların üçte biri trityum, geri kalanı ise beta ve gama yayılıcılarından oluşuyordu. Yüzde 2'lik bir kısmı ise daha tehlikeli alfa radyasyonu taşıyor. Varillerin ömrü 20-26 yıl olarak planlanmıştı ve bu süre çoktan aşıldı.

Besin Zincirine Karışma Tehlikesi

Bazı radyoaktif maddeler, örneğin stronsiyum-90, kalsiyumu taklit ederek deniz canlılarının dokularına girebilir ve besin zinciri aracılığıyla insanlara ulaşabilir.

Gelecek Planları ve Uzun Vadeli Etkiler

Araştırma ekibi, gelecek yıl bölgede ikinci bir sefer düzenleyerek su, tortu ve canlı örneklerinde radyoaktif izotopların yanı sıra, PFAS gibi kalıcı kimyasalları da inceleyecek. Bilim insanları, varillerin çoğunun düşük ya da orta seviyeli atık içerdiğini ve şu anda insan sağlığı için acil bir risk oluşturmadığını belirtse de, uzun vadeli etkiler konusunda dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.