Dünya

35 Yıl Sonra Tarih Tekrar mı Ediyor?

2025-01-08

Yazar: Zeynep

Giriş

Bugün yaşanan olaylar, ilk defa yaşanmıyor.

Tarihsel Arka Plan

Tarih 2 Ağustos 1990. Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak, Türkiye'nin güney komşularından biri olarak Kuveyt'i işgal etti. Bu olay, 2. Dünya Savaşı sonrasında Birleşmiş Milletler'in kurulmasından itibaren bir üye ülkenin fiilen işgal edilmesinin ilkiydi. Irak’a karşı ABD’nin öncülüğünde yaklaşık 40 ülkeden oluşan bir koalisyon kuruldu. Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir tutum alacağı merak konusuydu. O dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, tarafsız kalmaktansa ABD'nin liderlik ettiği koalisyonla birlikte hareket etmeye karar verdi. Özal, Saddam’ın iktidardan indirilmesi gerektiğini vurgulayarak koalisyonun şahin kanadını temsil eden bir yaklaşım sergiledi.

Özal’ın Politikası

Özal, “Bir koyup üç alacağız” sözüyle Türkiye’nin bu süreçteki politikasını anlatıyordu. Ancak dışişleri kadroları, temkinli bir hat izlenmesi noktasında uyarılarda bulunsa da Özal, fırsatları değerlendirmek üzere cesur adımlar atma gayretindeydi. Süreç içinde, Genelkurmay ve iki bakanlık topluca istifa etti. O dönemde NATO’nun Soğuk Savaş sonrası rolü üzerine tartışmalar sürerken Özal, ülkesinin jeopolitik konumunu böylesine karmaşık bir bağlamda da emperyalizmin hizmetine sunma hevesi içerisindeydi.

Koalisyon ve Yaptırımlar

Irak’a karşı koalisyonun belirlediği yaptırımların uygulamaya geçilmesiyle beraber Türkiye, işgalin hemen ardından Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’nı kapattı. Bu, Türkiye’nin önemli bir gelir kaynağından mahrum kalması demekti. Ancak Özal, ABD ile kurduğu ilişkilere dayanarak, “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışını benimsemişti. Irak’ın Kuveyt’e yönelik işgali karşısında, 1991 yılının Ocak ayında Körfez Savaşı başladı. ABD askerlerinin İncirlik Üssü'nü kullanmasına da müsaade eden Özal, Saddam’ı daha da zor durumda bırakmayı amaçlıyordu.

Körfez Savaşı'nın Sonuçları

Savaş sonucunda kaybeden Irak oldu, fakat Türkiye açısından Körfez Savaşı'nın maliyeti ağır oldu. Ekonomi milyarlarca dolar zarara uğradı, insani krizler ve göçler yaşandı. Özal’ın amacı, tüm kayıplara göğüs gererek Türkiye’yi ‘Yeni Dünya Düzeni’nde ABD’nin yanında konumlandırmaktı. CIA’nın üst düzey analistlerinden Graham Fuller, “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında Türkiye’nin, 1991 savaşının tek faydasının Washington’la olan stratejik ilişkinin güçlenmesi olduğunu belirtti.

Kürt Sorunu ve Gelişmeler

Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’ta meydana gelen gelişmeler, Kürtlerin otonom bir yapı oluşturma isteğini tetikledi. Bu durum Türkiye için yeni bir zorluk doğurdu. 1991 yılının Mart ayında başlayan Kürt ayaklanması sonucunda yüz binlerce insan Türkiye’ye akın etti ve bu süreçte Batı’dan Irak üzerindeki baskının artırılmasını talep eden Özal’ın çağrıları önem kazandı. Türkiye, zamanla bölgedeki Kürt güçleriyle olan ilişkilerini geliştirmeye çalıştı.

Özal’ın Vefatı ve Sonrası

Turgut Özal, 17 Nisan 1993’te ani bir kalp krizi geçirdi, ancak Türkiye'nin Irak'taki Kürt yönetimi ile olan ilişkileri yıllar içinde değişken bir seyir izledi. Bugün ise, tıpkı 35 yıl önce olduğu gibi, Türkiye’nin Kürt politikasında değişim sinyalleri veriliyor. Dünkü manevraların sebebi Irak’taki siyasi gelişmelerse, bugün adres Suriye.

Güncel Durum

Bugün ABD ile İsrail’in merkezinde olduğu Suriye’deki yeni dizilim, Türkiye’yi bölgedeki Kürt realitesini tanıyan bir pozisyona yönlendiriyor. Esad sonrası dönemdeki dengeler, bu yeni pozisyon çerçevesinde genişletilmeye çalışılıyor. Özal’ın Irak'taki Kürt planı, 35 yıl sonra Suriye’de yeniden güncelleniyor. Buradaki motivasyon ise, Suriye’nin kuzeydoğusundaki işbirliklerinin iç politikaya taşınarak mevcut düzenin pekiştirilmesi hesabı. Erdoğan’ın bu durumu farklı bir yönde sürdürüp sürdüremeyeceği ise zamanla görülecek.

Siyaset Stratejisi

Bu siyaset stratejisi, Türk sağının iddia ettiği gibi Kürt sorununu emperyalistler elinden almıyor. Aksine, sorunu Batılı güçlerin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirerek, tarihsel ve toplumsal yönlerini yok sayıyor. Jeopolitik çıkar birliği çerçevesinde düşünülürken, iç politikada daha anti-demokratik bir evreye geçmek adına bir kaldıraç olarak kullanılmakta. Bu nedenle, Kürt sorununu reddeden zihniyet, amacına ulaşmak için ‘radikal’ bir adım atarak Öcalan’ın devreye girmesini talep ediyor.

Sonuç

Savaş, bu dünyada sona ermesi en hayırlı şeydir. Ancak stratejik hesaplarla kurulan ‘barış ve kardeşlik’ de, yarın yine o hesaplar gereği bozulmaya mahkumdur. Ancak eğer bir barış sağlanabilirse...