25 Yıl Kendi Bacağından Nefret Etti! 'Bana Ait Değildi, Bir Gecede Kopmasını Diledim'
2024-11-07
Yazar: Yusuf
Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr - Şu anda 33 yaşında bilgisayar teknisyeni olan David Openshaw, sağlıklı bir bebek olarak dünyaya geldi. Fakat çocukluğundan itibaren sağ bacağıyla ilgili hissettiği farklılıklar onu derinden etkilemişti. Diğer çocuklara kıyasla kendisini hep farklı hissetti. Çoğu insan bacaklarıyla ilgili problem yaşadığında tedavi yollarını ararken, David'in sağlam olan sağ bacağında anormal bir acı hissediyordu. Bu bacağından vazgeçmek istemesi ise duygu karmaşasına yol açıyor, bazen bacağının bir gecede kopmasını dileyerek huzursuz oluyordu.
David, bu sağ bacağının ona ait olmadığını düşünüyordu. Bacağının bedeniyle bir parça olduğunun bilincindeydi ama yine de kendisini ona ait hissedememişti. Çocukluk döneminde yaşadığı durumun 'normal' olmadığını anlayan Openshaw, bu durumu birisine açıklamaktan korkuyor, herkesin ona deli demesinden endişe ediyordu.
DOKTORLAR REDDEDİNCE BACAĞINI BUZA DALDIRDI
Openshaw, bu süreçte kendini oldukça yalnız hissetti ve 13-14 yaşlarındaki bir kaza sonucu sağ bacağının bir kısmını kaybetme fırsatının çıkmasının bile onu sevindirdiğini belirtmiştir. Ne yazık ki, kaza sonucu bacağını kaybetmemesi, yetişkin olduğunda bile ona kötü hisssettiren bir durum oldu. Aldığı tedavilerin hiçbiri bir fayda sağlamadı; gittiği cerrahlar ise uzvunu kaybetme isteğini kabul etmediler. Çocukluğundan beri duyduğu sağ bacağından kurtulma arzusuna David Openshaw’un dayanacak gücü kalmamıştı.
25 yıl boyunca sağ bacağından nefret ederek yaşamını sürdürdü. Nihayetinde bu hisse daha fazla katlanamayan Openshaw, sağ bacağını bir buz kalıbına daldırdı. Başka biri tarafından acil servise kaldırılan Openshaw'un bacağı büyük hasar gördü ve doktorlar, iyileşmesini beklemek zorunda kalarak sakat kalan bacağını amputasyona tabi tutmak zorunda kaldılar. Ameliyattan uyandığında sağ bacağını göremediğinde yıllardır süren depresif ruh halinden kurtulmuş gibi hissetti ve kendisini tamamlanmış hissetti.
BELİRTİLERİ ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE BAŞLIYOR
Aslında Openshaw, yaşadığı durumu biliyordu. Yaptığı bir araştırma ile 'apotemnofili' hastası olduğunu öğrendi ve bu duruma sahip olduğunu düşündüğü kişilerle yalnız olmadığını fark etti. Apotemnofili, bireylerin kendilerini etrafındaki normlardan farklı hissetmelerine yol açan bir rahatsızlıktır; insanlar genellikle sahip oldukları uzuvları engelleyici bir unsur olarak algılayarak onlardan kurtulma arzusu duyarlar.
Bu durum, beyin yapısındaki anormalliklerin veya işlevsel bozuklukların, beden algısında çeşitli karışıklıklara yol açabileceğini düşündürmektedir. Uzman nörologlar, apotemnofili hastalarında beyinlerinin bazı bölgelerinde fonksiyonel farklılıklar olduğuna dikkat çekmektedir. Konuyla ilgili değerlendirme yapan uzman klinik psikolog Sena Kenan Yoldaş, apotemnofili rahatsızlığının, bedensel disfori gibi kimlik uyumsuzluklarını çağrıştırdığını belirtti. Ayrıca, bu rahatsızlığı yaşayan kişilerin geçmişte yaşadıkları travmalarla bağlantılı olabileceğini vurgulamaktadır.
'AZ SAYIDA CERRAH AMPÜTASYONU KABUL EDİYOR'
Apotemnofili belirtileri gösteren çocuklara ve gençlere karşı ebeveynlerin ve öğretmenlerin daha anlayışlı bir tutum sergilemesi gerektiğine vurgu yapan Yoldaş, bu konuda bilgi sahibi olmanın önemine işaret etti. Beyinde belirli uzuvların zihinsel temsillerinin eksik veya anormal olduğuna dair elde edilen bulguların, kişiyi o uzvun bedenine ait olmadığını düşündürebileceğini belirtti. Apotemnofili, bireyin kimliği ile beden algısı arasındaki çatışmayı artırarak, bireyin tamamlanmamışlık hissine yol açmaktadır. Çoğu cerrah, uzuv kaybı isteği olan bu tür hastaları kabul etmekte tereddüt ederken, uygulanan tedavi yöntemlerinin birey için çok daha faydalı olabileceğini ifade etti.
'TERAPİ ETKİLİ OLABİLİR'
Psikolog Sena Kenan Yoldaş, apotemnofili rahatsızlığına yönelik uygulanabilecek tedavi yöntemlerini, psikoterapi ve gerekli ilaç tedavileri olarak öne çıkarttı. Bu tedavi yöntemlerinin, bireylerin semptomlarını yönetmelerine ve hafifletmelerine yardımcı olduğunu belirtti. Bilişsel davranışçı terapilerin yanı sıra EMDR terapisi gibi farklı tekniklerin apotemnofili hastalarının beden algısını değiştirmelerine yardımcı olabileceğini belirtti. Bu kişilerin yaşadığı rahatsızlık hissini hafifletmeye yönelik farklı terapilerin etkinliği üzerinde de durdu.
'UZUVLARI YOKMUŞ GİBİ DAVRANABİLİRLER'
Apotemnofili hastalarında stres ve kaygı bozukluklarının olabileceğine dikkat çeken Psikolog Yoldaş, bazı hastaların yaşadıkları uzuv kaybı hissini sürdürebilmek için çeşitli araçlar kullanmakta olduğuna dair örnekler verdi. Bu durumun, günlük işlevselliklerini olumsuz yönde etkilediğini de ekledi. Özellikle kendilerine zarar verme girişiminde bulunan hastalar, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan kendilerini tehdit altında hissedebilirler. Bu nedenle, apotemnofili rahatsızlığının iyi bir tedavi gerektirdiği sonucuna vardı.